Hamd alemleri yoktan var eden, mahlukatı yaratıp insan ve cinlere yanlızca kendine ibadet etmelerini emrettiği, rububiyet, uluhiyyet, isim ve sıffatlarında ortağı bulunmayan Allah (svt)'a mahsustur. Salat ve selam hidayet önderi alemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed bin abdullah (sas)'a aline, ashabına ve onların yolunu izleyip onların fehmiyle islami yaşayan bu yol üzere sebat eden garip muvahhidlerin üzerine olsun.
Allah u teala kimi saptırırsa ona hidayet edecek yoktur, kimide hidayet ederse onu saptıracak yoktur. Yaratıp, yaşatıp öldüren, kanun koyup mahlukatın hayat nizamını belirleyen, her mahlukatın rızkının emin bir kefili olan, yardımı umulan kendisine dayanılan sadece ve sadece Allah (svt)'dır.
Bundan sonra; Sözlerin en güzeli Allah (svt)'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed bin Abdullah (sas)'ın yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan ibadet babında sokulmuş yeniliktir, her yenilik bid'at, her bid'at sapıklık, her sapıklık ateştedir.
Bu konu üzerinde ihtilaf bulunan meseledir. Bazı kimseler bu durumun kafire velayet olacağın dan ve kafire velayet vermenin de küfür çeşitlerin den bir küfür olacağından resmi nikah yaptıran kişileri tekfir etmektedirler. Bazı kimselerde (ki racih olan budur) belirli şartlar tahakuk ettikten sonra bunun yapılmasında bir beis görmemişler.
Bu konu hakkında Seyfuddin El Muwahhid şöyle der; Bazı kafir devletler kendi ülkelerinde yaşayan erkek ve kadınlar evlenecekleri zaman evlendiklerini belirtmek amacıyla onlardan bazı işlemler yapmalarını şart koşmaktadırlar. Yapılması istenen bu işlemler İslam'a zıt değilse, müslüman erkek ve kadının kendilerine eziyet gelmesini engellemek amacıyla, İslam'da cimayı helal kılan evlenmeyi yaptıktan sonra: "Biz evlendik. Buraya sizin için gerekli olan muameleyi yapmaya geldik" diyerek bu muameleyi, ona saygı gösterici ve önem verici davranışlarda bulunmadan, merasim haline getirmeden yapmalarında bir sakınca yoktur. Bu, kendisine eziyet gelmemesi için kaçak yoldan değil de vize alarak veya ikamet izni alarak kafir devletlerin sınırlarına girmeye benzer. (Davetçinin tefsiri c; 3 s; 56)
Şeyh Ebu muhammed Asım el Makdisi (FakkAllah-u Asrah) şöyle der; Nikah memurunun nikah sözleşmesini kaydetmesinde sizin için bir sakınca yoktur. İster şeri mahkemelerde ister şeri olmayan mahkemelerde olsun bu kaydetme ve güvence altına almanın nikah üzerinde şeri bir etkisi yoktur. Bu tescilin sadece resmi evraklar üzerinde etkisi vardır. Belaların yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar, haklarını korumak için bunu yapmak zorunda kalmaktadır. Resmi nikah, doğum tarihini yazdırma, nüfus cüzdanı çıkarma, alışveriş veya diğer evrakları düzenleme gibidir. İnsanlar neseplerini ispatlamak, haklarını korumak için resmi nikah yaptırma ihtiyacı duymaktadırlar. Hükümetin hiçbir kurumu nüfus cüzdanı, evlilik cüzdanı gibi resmi belgeler olmaksızın hiçbir işlem yapmıyor ve kişilere haklarını vermiyor. Bu konuda zorlama ve dayatmaya, müslümanlar arasına fitne ve ayrılık sokmaya gerek yoktur. Aşırı giden bazı kimseler, kimlik belgesi veya diğer resmi belgeleri çıkardıkları için müslümanları tekfir etmektedir. Hiç şüphesiz bu durum, aşırıya gidenlerin dalaleti ve sapkınlığıdır. Allah (azze ve celle)’dan bizi ve müslüman kardeşlerimizi onların dalaletinden korumasını temenni ederim. (Tevhid ve Cihad Minberi fetva kurulu)
Ebu Hanzala hoca (FakkAllah-u Asrah) bu konuda derki; Resmi nikah yapmada bir beis yoktur, burada onlara velayet verme gibi bir illette yoktur. Bu aynı resmi kayıtlara geçmek için alınan vatandaşlık kimliği konumundadır. (Güncel meseleler ses kaydı)
Bunlara binaen bizde derizki; Alimlerin kavillerine göre bu şartlar tahakuk ettikten sonra resmi nikah yapılmasında bir beis yoktur.
1-) İslam'a uygun Örf ve adete göre kız isteme gerçekleşir.
2-) Nikah akdi yapılır.
3-) İslam'a uygun Örf ve adete göre düğün dernek yapılır.
4-) Helalinle cima yapılır.
Bu şartlar yerine geldikten sonra ki, burada asıl olan nikah akdi yapıp cima etmektir. Bütün bunlar yapıldıktan sonra, resmi nikah yapılan belediyelere gidilir. Oradaki nikah memuruna durum izah edilir; "Hanımımın benim üzerimden bazı haklardan yararlanması için gerekli olan işlemleri yapmaya geldik.." Şeklinde bir açıklama yapılır ve bu kimsede sizin getirmiş olduğunuz şartlara uyarsa bu resmi nikahı yapmada bir sakınca yoktur. Kaldıki burada velayet/ustunluk vermek gibi bir durumda söz konusu olmaz. Bunu bizzat kendim gidip durumu tahkik ettim, hiçbir şekilde tören merasim kavli kabulü ispat gibi bir işleme gerek duymadan tıpkı -nufus cüzdanı- yeniler gibi evlilik cüzdanını teslim ediyorlar, ancak bu durum yine iki tene şahid'in yanında oluyor.
Teşbihte hata olmasın.
1-) Allah (azze ve celle) Kadın ve Erkeğin evlenmesinde nikah akdini şart koşmuştur.
1-) Tağut, kadın ve erkeğin birleşmesin de kendi şartlarında evliliği şart koşmuştur.
Bu tağutlara dinine öncelik verir Allah (c.c.)'ın dininin gereğini sona bırakmak nekadar sağlıklı olur siz düşünün,
Müslümana düşen bundan sakınmak ve sakındırmaktır. bu durum cidden tehlikelidir buna dikkat etmek gerekir, muassır alimlerin fetvası doğrultusun da, cimayı helal kılan nikah akdine öncelik vermek gerekir. Yoksa Allah (svt) korusun bu ayetin muhatabı olmaktan kurtulunmaz.
Allah u Teala şöyle buyuruyor; "Allah kafirlere, iman edenler aleyhinde asla fırsat vermeyecektir." (Nisa 141)
En Doğrusunu Allah (cc) bilir.
"Onların dualarının sonu: Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamddir." (Yunus 10)
Ve Âhiru Da'vânâ Eni-l Hamdulillâhi Rabbi'l Âlemîn.
Yazan; Tewhid we Takwa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.