Millet-î İbrahim



Milleti İbrahim Birinci Bölüm

Hamd alemleri yoktan var eden, mahlukatı yaratıp insan ve cinlere yanlızca kendine ibadet etmelerini emrettiği, rububiyet, uluhiyyet, isim ve sıffatlarında ortağı bulunmayan Allah (svt)'a mahsustur. Salat ve selam hidayet önderi alemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed bin abdullah (sas)'a aline, ashabına ve onların yolunu izleyip onların fehmiyle islami yaşayan bu yol üzere sebat eden garip muvahhidlerin üzerine olsun.

Allah u teala kimi saptırırsa ona hidayet edecek yoktur, kimide hidayet ederse onu saptıracak yoktur. Yaratıp, yaşatıp öldüren, kanun koyup mahlukatın hayat nizamını belirleyen, her mahlukatın rızkının emin bir kefili olan, yardımı umulan kendisine dayanılan sadece ve sadece Allah (svt)'dır.

Bundan sonra: Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allahın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed (sas)in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştedir.

Çıkaracağım özeti dört başlık halinde ele alacağım inşaAllah.

Milleti ibrahimin Tanımı
Yeryüzünde, hayatın her alanında Allah (a.c)'ı ibadetlerin her türlüsünde birlemek, ibadetlerinde Allah (a.c)'a ortak koşan kimseleri Allah (a.c)'ı ibadette birlemeye davet etmek. Tevhidi halkın tamamı na ulaştırmak. Tevhid dinini dert edinip canını, malını, ailesini ve tüm dünyasını bu uğurda harcamak, davete icabet edenleri kardeş bilip dünyevi ve uhrevi konularda yardımcı olmak, vahdet ve uhuvvet çerçevesin de müslümanları dost edinmek, Allah (a.c)'ın düşmanlarına hayatın her alanında düşman olmak, onların fiillerini inkar etmek, amellerine buğz etmek, davetlerini, çağırdıkları fasid akideyi çürütmek, ifsad ettikleri yerleri ıslah etmek ehl-i'den beraatını ilan edip apaçık bir şekilde saffını belirlemek, netliğini koruyup kararlılığını gösterip, değişimi bütün hayatında amellerinle izhar etmek. İşte Milleti ibrahime mensup bir ferdin kısaca tanımı budur.

Milleti ibrahimin Özellikleri
Allah (a.c) şöyle buyuruyor; “İbrahimde ve beraberinde olanlara sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine demişlerdiki, “Biz sizden ve Allah'dan başka taptığınız şeylerden” uzağız, sizi tekfir ettik, Sizin le aramızda, birtek olan Allah'a iman edinceye kadar, sürekli düşmanlık, kin ve öfke belirmiştir.” (Mumtahine 4)

Allah (a.c) ayette Muhammed (sas)'e ve ashabına, ibrahim (as)'ı örnek olarak tasvir etmiş, ona uymanın gerçekten çok güzel olduğunu sarih ifadelerle beyan etmiştir. Muhammed (sas) onu örnek almıştır. Bu yüzden, davet ederken, “Ey kureyşliler, Ey Kavmim diye hitap etmeyerek, Ey kafirler vallahi ben sizi kesmek için gönderildim“ (Ahmed) demiştir. Yine Siret-ü ibn ishak ve ibn hişamda, Rasulullah (sas)'ın kureyş topluluğunun atalarına küfrettiği, akılsızlıkla itham ettiği, onları ve ölmüş babalarını tekfir ettiği kaydedilir.

Ey kardeşimin oğlu! Sen aramız da bildiğin gibi değerli bir konumdasın.Ama kavmine öyle Bir şey getirdin ki bununla onların birliğini bozdun, akıllılarını aptallıkla suçladın, İlahlarını ve Dinlerini kötüledin, babalarını tekfir ettin. Şimdi beni dinle sana bir takım teklifler de bulunacağım.” (Siret-u İbn-i Hişam, s:293)



İbn İshak, Ebubekir Sıddık ın Müslüman oluşu başlığı altında şu rivayete yer verir: “Ebubekir [ra], Rasulullah (sas) ile karşılaşır ve O'na: -Ey Muhammed! İlahlarımızı terk ettiğin, akıllılarımızı aptallıkla suçladığın ve babalarımızı tekfir ettiğine dair Kureyşin söyledikleri doğru mudur ?- der. Rasullullah (sav) de O'na doğru olduğunu anlatır.” (Siret-u İbn-i İshak)


Bu durumu güncelleyecek olursak günümüzde takınmamız gereken tavır şöyle olmalıdır.



1-) Hakimiyeti Allah'dan başkasına veren, kendilerini yetki sahibi konumuna getirip kendini Allah'a denkler tutan, bu fiili işleyen herkese, destekçilerine, destek olmasalar bile bunları tekfir etmeyenlere buğz ettik, beri olduk tekfir ettik. Demeliyiz.

2-) Onların (tağutların) hükümlerine baş vuran, onlardan hüküm taleb eden, bütün ihtilaflarını onların mahkemelerine taşıyan, kimselere bugz ettik, beri olduk, tekfir ettik. Demeliyiz.

3-) Allah'ın dininden yüz çeviren fakat kendilerine müslüman! ismini veren kafirlere ve müşriklere müslüman diyen Alim(!) ve muvahhidleri(!) tekfir ettik. Mürcie akidesine tutunan binbir çeşit mazeretler üretip şirk bataklığında boğulan toplumun cehaletini mazur gören (Zalimleri), bununla birlikte peygamberlere, sahabelere, ümmetin selefine iftiralar atan kimselere buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik. Demeliyiz.

4-) Küfrü güneşin aydınlığı gibi apaçık olan kimseleri tekfir etmeyeni, küfürlerinden şüphe edeni, benim üzerime böyle bir sorumluluk yok bu kadıların işi diyenlere buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik. Demeliyiz.

5-) Kafirlerin ortamında bulunan, küfürlerine rıza gösteren, onların cemaatlerine üye olan onları destekleyen onlara yardım eden, onları hoşnut bırakan onlara üstünlük liderlik veren, yaptıkları işi beğenmesede yanlarında bulunan yalakalık yapan övücü sözler sarfeden, bunun yanında müslümanlara menfi olarak buğz eden, küçümseyen, hor gören, destek olmayan, onların safına katılmayan, onlarla birlikte hazırlıkta bulunmayan kimselere buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik. Demeliyiz.

6-) Çoçuklarını, müşrikleştirme dergahına gönderen, -ben çoçuğumu korurum- gibi saçma sapan sözler sarf eden, tağuta kul olmuş ve kulluğu öğreten kimselere çocuğunu teslim eden kimselere buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik.Demeliyiz.

7-) Tasavvuf (ahlak) ilmi adı altında, şeyhleri ilah konumuna getiren, tarikat ocağı ismiyle tağuta yardakçılık yapan, onlara (tağuta) asker yetiştiren, vahdeti vucud anlayışını halka yayan bid'at çıkaran, Allah'ın ismin ve sıfatlarının onların üzerinde tecceli ettiğini söyleyen sapıkları ve onlara kulluk yapan müridlerini, ve onları tanıyıp tekfir etmeyene buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik.Demeliyiz.

8-) Allah'dan başkasının adına havyan kesen, adak adayan, kabirden putlara ibadet (dua) eden, Allah'dan başkasından yardım bekleyen, şifa'nın Allah'dan değilde, ilaçlardan, doktorlardan, şeyhlerden, olduğuna inanan Allah'ın dininden yüz çevirmiş kişmelere buğz ettik, beri olduk tekfir ettik.Demeliyiz.

9-) Devletin -halkı uyutma- adı altında açtırdığı, ezanlar okuttuğu dirar mescidlerinde, devletin kıldırgaç olarak görevlendirdiği kulunun arkasında namaz kılan, ibadet eden, ona saygı gösteren, kafirlerin emellerine ortak olan kimselere buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik. Demeliyiz.


10-) Hoca (davetçi) koltuğuna oturan, kendilerine Dinin aslından soru sorulduğunda, takiyye ve temvih yapan (hakkı gizleyen), bel'amlara buğz ettik, beri olduk, tekfir ettik.Demeliyiz.
Milleti ibrahimin teorik olarak güncel bir şekilde hayata yansıyan akidesinin bazıları bunlardır.



Milleti İbrahimin Dinini Açığa Vurması

İbrahimi ve beraberinde olanları örnek olan kimse bu saf ve berrak akideyi hayatın her alanında ayan beyan izhar etmelidir. Önce kendi benliğinde sonra arkadaş ortamında, sonra davet esnasında, daha sonra toplumun her alanında bu akideyi tüm saflığıyla anlatmalıdır. Dini açığa çıkarmak ancak bu şekilde olur. Sahih tevhid akidesini heryerde anlatmak, hiçbir ortamda gizlememek, Allah (a.c)'ın düşmanlarına buğzu serahaten izhar etmek, onlara düşmanlığı açığa çıkarmak, bütün bağlarını kesmek, küfürlerini yüzlerine vurmak, her fırsatta onlardan ve amellerinden beri olduğunu söylemekler olur. Şeyh Hamd bin Atik El vela ve'l bera isimli esrinde şöyle der; Bir kimse, birlikte yaşamakta olduğu kafirler arasında dinini açıkça yaşamadıkça, onlarla bağlarını kesmedikçe dinini yaşamış sayılmaz. Çünkü kendisinin küfrüne sebep olabilecek şeylerden korunabilmesi için onlara karşı düşmanlığını açıkça ortaya koyarak, onlardan uzaklaşması şarttır. Bu sebeple müşrikler, Rasulullah (sas) için şöyle diyorlardı “Dinimizi ayıplıyor, akıllarımızla alay ediyor, ilahlarımıza dil uzatıyor.“ Yine şeyh hamd bin atik, aynı eserde şöyle der;“.... Küfür beldesinde yaşayan bir kişi, orada dinini açıkça yaşayabiliyor. Onların kafir olduklarını çekinmeden söyleyebiliyor. Onlarla bağlarını kesiyor ve onların kendisinin düşmanı olduğunu haykırıyorsa dinini korumuş olur. Eğer bunları yapamıyorsa açıkça dinini yaşıyor sayılmaz.“

Yani sonuç olarak, Bu sahih tevhid akidesi teorik olarak yaşanan bir akide değildir. Bizzat fiil ile bunu izhar etmekle gerçekleşir. Kavli, fiili, kalbi olarak duruma göre onlara muhalefet etmek gerekir. Yoksa bu akideyi kağıt üzerinde bilmek, işlemek, ders yapmak, okumak, anlatmak bir fayda sağlamaz, kavil fiil ile çelişirse herzaman fiil ön planda olur ve fiil alınır. Örneğin Rasulullah (sas)'ın bir fiili, ona izafe edilen bir hadisle çelişiyorsa, Rasulullah (sas)'ın fiili sünnetine uyulur. Aynı günümüzde buda böyledir. Bu berrak akide şeriat fakültelerin de serahaten anlatılmasına üzerinde tez çalışması yapılmasına rağmen sahibine bir zarar getirmiyor, ancak afganistanda bu akideyi fiili olarak izhar eden kimselere hemen isimler takılıp -Harici, aşırıcı, şeytanın askeri, terörist- vb. oluıyor. İşte sadece sözünde yaşayanların durumu ve hayatının her alanında yaşayanların durumu zahiren ortadadır...

Tüm Rasulların Ortak Daveti Budur
Allah (a.c) şöyle buyuruyor; “İbrahimde ve beraberinde olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine demişlerdiki, “Biz sizden ve Allah'dan başka taptığınız şeylerden” uzağız, sizi tekfir ettik, Sizin le aramızda, birtek olan Allah'a iman edinceye kadar, sürekli düşmanlık, kin ve öfke belirmiştir.” (Mumtahine 4)
Ayette zikredilen beraberinde ki kısım diğer geçmiş peygamberledir. Allah (a.c) Rasulullah (sas;)'a sukunet vermek için, ona geçmiş kavimlerin olaylarını anlatmıştır. Bir durumdan dolayı canı sıkılınca, hüzünlenince, zor durumda kalınca hemen Allah (a.c) ona geçmiş peygamberlerin olaylarını anlatmış ve onlarında aynı zorluklarla karşı karşıya geldiğini haber vermiştir. Bu yüzdendirki varaka bin nefel Rasulullah (sas)'a senin getirdiğini, getiren herkese düşmanlık edilmiştir.demiştir. Evet Tevhid davetiyle gelen peygamberlerin hepsi, kavmi tarafından yalanlan mış, sürgün edilmiş, eziyet edilmiş, testereyle ikiye bölünmüş, akılsızlıkla , mecnunlukla, sihirbazlıkla itham edilmiştir.

İşte tüm Rasuller ve ashabları düşmanlığını, öfkesini, akidesini sarih olarak belirttiği için, savaşmışlar. Kimisi şehid edilmiş, diri diri gömülmüş, ateş kuyularına atılmış, çivili hendeklere yuvarlanmışlardır. Demik taraklarla taranmış, kafaları demir testereyle ikiye bölünmüş ama imanından taviz vermemiş lerdi. Hepsi Allah (a.c)'a böyle söz vermiş ve sözlerinden geri dönmemişlerdi..
Evet Yarabbi söz veriyoruz, yemin ediyoruz, bunu haykıracağız.
Biz hayatımızın her alanında Allah'ı tevhid edenleriz. Rabbimizin buyruklarının muhatabı ve gereğini yerine getirenleriz. Bize Rahman'a kulak verdik; “Bilki şüphesiz “La İlahe illAllah” (Muhammed 19) duyduk itaat ettik, Yemin ettik, Yarabbi; “Seni bütün ibadetlerimizde birleyeceğiz, sana hiçbirşeyi ortak koşmayacağız, yaratmada, öldürmede, rızık vermede, hayatın nizamını belirlemede, bütün herşeyin maliki olarak, korkulan, sevilen olarak seni bileceğiz, kendisine dayanılan, yardımı beklenen, dualarda yanlızca ve yanlızca seni birleyeceğiz. İsim ve sıfatlarında tev'il, Teşbiş, Ta'til yapmayacağız, kendini kur'anda, sahih sünnette nitelediğin gibi iman edecegiz.

Kim tağutu inkar ederse, Allaha iman eder.(bakara 256)”Buyruğunu işittik, itaat ettik kabul ettik boyun eğdik, Yemin ediyoruz yarabbi, Bütün beşeri sistem, ideolojileri, ilahlık iddiasında bulunanları, ilah konumuna getirilenleri, dininden yüz çevirenleri, emirlerine muhalefet edenleri, inkar ettik, beri olduk uzaklaştık.

Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua ederim.(Meryem 48)” Duyduk itaat ettik boyun eğdik yarabbi, yemin ettik, dualarımızı yanlızca sana yapıp, yardımı, başarıyı, -sıkıntılarımızı gidermeyi- ancak senden bekliyeceğiz.

Yoksa Allah'ın izin vermediği bir şeyi, dinde onlara şeriat kılacak ortakları mı var?(Şura 21)” Duyduk iman ettik yarabbi, yemin ettik, senin kelamında geçtiği gibi, Rasulünün haber verdiği gibi inandık, Onlara muhalif olan bütün sistem ve düşünce sahiblerinden beri olduk onları seven dost edinenlerden uzaklaştık, onlara ve fiilerine buğz ettik.
Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? inkar etmekle emrolunmuş iken Tağut’un önünde muhakeme olmak istiyorlar.Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.(Nisa 60)” Duyduk iman ettik, ihtilaflarımızın hepsini “Hayır ! Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.(Nisa 65)” Merci olarak yanlızca senin kur'an'ın ve Peygamberinin sünneti ile çözmeye yemin ettik. İhtilaflarında merci olarak kelamını ve rasülünü kabul etmeyenlerden uzaklaştık onları ve fiillerini inkar ettik. Beşeri sistem ile hükmeden, ihtilafları çözen bütün mercilere bugz ettik, fail ve fiileri inkar ettik.
Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.(Nisa 141)" Duyduk hıfz ettik, Yemin ettik yarabbi, bel'amların arkasında namaz kılmamaya, dinine savaş açmış mescid ehline buğz etmeye, maslahat iddiası ile onlara vekalet, velayet/üstünlük vermemeye, onlara velayet verenlerin amelini inkar ettik, fiillerine buğz ettik.
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. (Nisa 144)” Buyruğunu duyduk itaat ettik, mu'minlerden başkasını dost edinmeyeceğimize, ehli küfüre buğz edip onları ve amellerini inkar edeceğimize yemin ettik. Onlara dost olanların, müslümanlık iddiasını batıl gördük, amellerini inkar ettik.



Hani Rabbin kıyamet günü Bizim bundan haberimiz yoktu demeyisiniz diye Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahid tutup: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti.Onlar da: Evet, şahid olduk, demişlerdi.(A'raf 172)" Duyduk yakinen iman ettik, ehl-i küfrün amellerini inkar ettik ve asla onları -cehaletleri- sebebiyle mazur görmedik, onları cehaleti sebebi ile mazur görenlerin fiilini inkar ettik onlara buğz ettik, aynı çatı altında bulunmamaya yemin ettik.

O halde, kafirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.(Gafir 14)" Duyduk idrak ettik, iman ettik, Sadece ve sadece ibadetlerimizde seni taz'im etmeye yemin ettik, ehl-i küfrün, bayrak, sancak, püst, sistem, fehm, fasid maslahatları inkar ettik, İbadetlerimizi ne pahasına olursa olsun yanlızca sana yapmaya yemin ettik.
Onlar Allah'dan ayrı hahamlarını, rahiblerini rabbler edindiler. Meryem Oğlu Mesih'i de. Halbuki onlara bir tek İlâha ibadet etmeleri emr olunmuştu. O'ndan başka ilah yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.(Tevbe 31)" Duyduk iman ettik yarab, kral, Başkan, Başbakan, millet vekili, alim postuna oturmuş cahil mutaasıf ve şeyhul islam kolduğuna oturmuş bel'amları inkar ettik, beri olduk, onlarla aynı safta bulunmamaya Yemin ettik.

Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.(Saff 2-3)" Duyduk boyun eğdik, şeksiz iman ettik, Aktivite olamadan, salt bir iman ile sloganik sözlerin ardına düşmeyeceğimize, salt iman ehline buğz edeceğimize, fiillerini inkar edeceğimize, ehline buğz edeceğimize Yemin ettik yarabbi.
Evet Biz buyuz! Biz Hayatımızın her alanında Allah (a.c)'ı -tevhid- edenleriz. Her daim her yerde Allah ve Rasulunun önüne kimseyi geçirmeyen muvahhidleriz, Her zaman her yerde Allah ve Rasülüne itaat eden başarıyı elde edenleriz.

Allah'a ve O'nun Rasulune itaat eden gerçekten de büyük bir başarıyı elde etmiştir.” (Ahzab71)
Allah (a.c) bu milleti ibrahimden yüz çeviren kimseleri sefihlikle isimlendirmiştir. “Kendini bilmezden başka kim ibrahimin milletinden yüz çevirir.” (Bakara 130)


Ve Ahiru Da'vana Eni'l Hamdu lillahi Rabbi'l Alemin
Yazan; Tewhid we Takwa





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.